Trend, TDK’nın deyimi ile bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme… Misal ben şu an “sugar challenge” yapıyorum ama Nutella da yemeye oldukça içten bir şekilde yönelmiş de durumdayım. Bu mudur trend? Pek olmadı… Başka bir tanımla trend, toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından yapılan bir davranışı, uygulanan bir hareketi, bir durumu tanımlamak amacıyla kullanılıyor. Kendi şartları içinde ortaya çıkıyor; toplumun büyük kesimlerine yayılmaya ve hayat biçimi haline gelmeye başlıyor. Basitçe yeşil üzüm, vay o kararmış dur ben de kararayım derken, herkes kararmaya çalışıyor. Al sana trend… Moda da değil ama… Zira moda belli bir sezona, döneme hitap etmek amacıyla ortaya çıkıyor; gelecek öngörüleri olmak zorunda değil. Trend ise yükselen bir değer olmaya çalışıyor; hayırlısı neyse o oluyor…
Dünyada çok süredir yükselişte olan değer, açık ara farkla ve aleni bir şekilde: Spor. Sosyal medyayı sıkı takip edenlerdenseniz, telefonunuzdaki bilumum uygulamayı harıl harıl kullanan, her 5 dakikada bir Facebook, Instagram, Periscope ve Pinterest’e bakıp bakıp çıkanlardansanız, kendi ilgi alanınızla ilgili olmasa ve belki de hiç şahsınıza anlam ifade etmese de bir dolu fitness videoları, karın kaslarımı nasıl geliştiririm sayfaları, yogilerden özellikle uygulaması zor ama estetik asanalar, detoks çabaları, sağlıklı beslenme tüyoları, çeşitli ek gıdalar ve benzeri pek çok data ile karşılaşırsınız. Kadınlar 50’lerde ve 60’larda daha feminen görünmeye çalıştılarsa da şimdilerde daha kaslı görünmek trend. Kas madem erkeksi bir şey, sende neden yok tatlım diyerekten karşı cinsle eğleniyorlar bir de.
Biz bir de dizi izliyoruz harıl harıl; çünkü trend… Hannibal izlemiyor musun? Öl lütfen! Game of Thrones‘u sevemedim ne demek ya, artık benimle konuşma?! Coupling çok komik ya, nasıl gülmezsin? Mr. Robot izlenmez mi arkadaş, sen nasıl sistem karşıtı adamsın, dünyadan haberin yok! Bileceksin, dizi izleyeceksin… Spor yapacaksın… Çünkü bunlar trend. Yükselişteki mevzular bunlar. Spor seviyorsan, dizi izlemeyi seviyorsan ve dizi izlerken sevdiğin sporlardan göndermeler buluyorsan, vay anam sen ne şanslı bir insansın.
Hangi diziler bunlar peki? Hangi dizileri izlesem spor kökenli göndermeler bulurum diyorsan, al sana mis gibi yazı. Taze taze, severek yazdım…
1. Game of Thrones: Wushu
Biz fanlarını, vakti zamanında bir iki hafta mı ne bekletip hasta eden ama sonuç olarak efsane diye nitelendirdiğimiz bir bölüm, efsane bir dövüş sahnesi yayınlanmıştı: Oberyn Martell ve adı gibi olan Dağ abinin düellosu. Oberyn Martell nam-ı diğer ”engerek” düello alanına ucu püsküllü bir mızrakla çıkıp, kendini bu mızrağa özgü stil ile savunmuştu. Burada icra edilen bir Kung Fu stili olan Wushu idi. Wushu dünya üzerinde Kung Fu türleri içinde Wing Chun‘la beraber en yaygın stillerden biridir. Yetişkinken başlanması zor bir stil olup, imkansızı olmamakla beraber, insanların hayatları boyunca sürekli pratik ederek yetkinleştikleri bir stildir. Pedro Pascal bu rol için sadece birkaç hafta bir usta ile çalışmış ve ortaya hakikaten zor ama çaba ile insanı pervane gibi döndüren aksiyonlardan oluşan muhteşem bir sahne çıkmış.
Wushu bilmiyorsanız da hiç sorun değil; Daenerys Targaryen nam-ı diğer Khaleesi’nin stiline sahip olabilirsiniz. Ürünleri satın almak için görsel üzerindeki sepetlere tıklayın!
2. Dexter: Jiujitsu
Dexter fanları bilir. Bu adam pek öyle spor yapmaz, bir koşu bandı, bir iki koşu sahnesi belki… Ki hani bakın bu adamın kondisyonu yüksek, koşuyor, atlıyor falan ama siz evde yan gelip yatarken bu adam şınavlarını, mekiklerini yapıyor. Yoksa bu kol kasları, bu karın kasları estetik operasyonla olacak değil. Her intro’da da bakın nasıl da sağlıklı besleniyor; hepinizi gömer bu adam imajı ile biz zaten Dexter’ın sportif bir adam olduğunu anlıyor ama hangi ara fırsat bulup spor yaptığını pek bilemiyoruz. Ama dövüş sahnelerinden anladığımız kadarıyla, özellikle de rakibine sinsice yaklaşıp, boğazından sıkarak ve bilinç kaybını takiben iğneyle uyuttuğu sahnelerde klasik bir jiujitsu tekniği olan ”rear naked choke” kullanmaktadır.
3. Arrow: Eskrima/Kali ve Wing Chun
Oliver bir süper kahraman olmaktan öte hakikaten gayretli bir arkadaştır. Onu güçlü olmaya güdüleyen sebepler bizim ”peeeh Larissa” güdümüzden daha kuvvetli olduğundan mıdır nedir; ilk bölümden itibaren kas yığını vücudunu gözümüze gözümüze sokar. Ama denmez ki bu adam öyle ”hokus pokus” diye bu hale geldi. Antrenman yapar Oliver. Ağırlık çalışmaz öyle haldır haldır, CrossFit’çidir. Dinamik ve kişiyi yaşamdaki zorluklara hazırlayacak şekilde antrenman yapar. Antrenman yaptığı yerde ”tahta adam”ı da vardır. Belli ki Wing Chun pratiği de vardır. Ama dövüşürken en çok gördüğümüz stil: Eskrima’dır. Filipin Boksu diye de bildiğimiz bu stil, mesafe odaklı ve her türden ateşsiz silahın, hatta belki o an eline geçen herhangi bir nesnenin bile silah olarak kullanıldığı bir savaş sanatıdır. Oliver da bu stili dizide çok güzel icra eder.
Eskrima, Kali ya da Wing Chun yapamıyorsanız dert değil; Oliver Queen’in stiline sahip olabilirsiniz. Ürünleri satın almak için görsel üzerindeki sepetlere tıklayın!
4. Sex and the City: Yoga
Genç kadınların en sevdiği dizilerin ilk üçünde bu dizi vardır bence. Birbirinden farklı ama özünde aynı hamura sahip dört kadının ilişkilere ve başlarından geçen mevzulara kendilerince cevap vermelerini anlatan oldukça kadın-kadın mevzuların döndüğü süper komik bir dizidir, Sex and the City. Spor salonlarında kadınlar nerededirler? Tabii ki de ya pilates ya yoga sınıflarında. Bizim kızları da yoga sınıfında görürüz. Bir yandan dedikodu yapıp, muazzam hayati tecrübelerini birbirlerine iletirken, siz deyin ağaç ben diyeyim aşağı bakan köpek, her türden asana ile şekilden şekle girerler. E hepsi de formda ve güzel kızlardır. Demek yoga insanı böyle yapıyor; haydi ben de yarın salondayım der izleyici.
5. The Strain: Boks
Bu diziyi anlatmaya benim ömrüm sizin de ofiste bana ayırdığınız vakit yetmeyebilir ama özetle; bir tür Fringe bu dizi. ”Aaa! Fringe izlemediniz mi, oğlum niye yaşıyorsunuz ya?” diyen biri hep çıkar. Çıkmasın istiyorsanız oturun izleyin yahu, çok güzel bu diziler. The Strain’in boksörü Augustin “Gus” Elizalde’dir. Tipik dövüşçü fiziğine sahip Gus, gerçek adıyla Miguel Gomez boksu vücuduna şekil vermek amacıyla bir antrenman modeli olarak kullanmakta imiş. Vücudunu temiz beslenmesine ve düzenli antrenman yapmasına borçlu imiş. Şekillenmek için boksu kullanmak ya da en kötü Tae Bo sınıflarına dahil olmak bence gayet akıllıca.
6. Blue Mountain State: Amerikan Futbolu
Tek bir sporla ilgili olup o spora dair gerçeklerin en az görüldüğü dizilerden biri de heralde bu dizidir. Sporcular hakikaten gerçek Amerikan futbolcuları gibi görünmekle beraber, antrenman yapmaktan ziyade yerler, içerler ve 18 yaş üstü aktivitelere girerler. Bu diziyi seyredip ”Yarından tezi yok Amerikan futboluna başlıyorum!” diyen çıkar mı bilinmez; ama ucundan da olsa Amerikan futbolu hiç bilmediğiniz bir spor dalıysa, reklamın iyisi kötüsü yoktur.
7. Spartacus: Jiujitsu ve Eskrima
Spartacus, mevzusu gereği dövüş sahnelerin çok olduğu, dolayısıyla dövüş sporlarına gönderme yapan bir dizi. Dizide özellikle Eskrima ve Jiujitsu ağırlıklı olarak kullanılıyor. Bu dizideki tek sorun bence özellikle Brezilya Jiujitsusunda çok temiz, tek tek, basamak basamak ve ayrıntısıyla öğretilen tekniklerin bin yıl evvelki bir dönemi anlatan bir dizide mükemmel bir nizamilikte uygulanıyor olması. Görsellik tabii ki de önemli ama sen şehzadeye zincir yumruk yaptırırsan ben izleyici olarak ”Kardeş orada bir haddini aşmayaydın da duraydın keşke…” derim. Wing Chun konu dışı olmakla beraber bu diziyi izleyip dövüş sporlarına merak salan çok olmuştur diye düşünüyorum.
Spor trend, dizi izlemek trend ve spor göndermeli dizi izlemek özellikle spor eğitmenleri için ayrı bir zevk alma aracı. Tek tek seyrettiğim tüm dizileri anlatmam uzun sürer. Ama ister Hannibal izle, ister Flash izle, Vikingleri izle; hatta Japoncacı ol, Naruto izle, Judo animeleri izle, izlediğin şeyden zevk alıyorsan, oradaki hayat algısından da zevk almaya başlıyorsun. Güçlü olmak, sağlıklı şeyler yemek, sağlıklı ve güçlü görünmek istiyorsun. Gannicus gibi sürekli antrenman yapsak güçlü oluruz, değil mi? Hannibal gibi sürekli protein ağırlıklı beslensek hasmımızı alır yerden yere atarız, değil mi? Bak Dr. House’a cips yiye yiye kürdan gibi kaldı. Zaten ömrü de hastanelerde sağlıksız insanlarla bir arada geçiyor. House’a özenip spor salonuna giden yoktur, değil mi?
Özetle bir kamu spotu: Spor iyidir. Diziler eğlencelidir. Sporlu diziler bizi salona ve dojoya götürür, sokağa çıkartır. Bol bol izleyin.